SORU: Vatandaşların evlerini “zorla yıkmak” insan haklarına aykırı değil mi?
CEVAP: Öncelikle belirtilmelidir ki; 6306 sayılı Kanun kapsamında vatandaşın evinin zorla yıkılması gibi bir durum sözkonusu olmayıp, can güvenliği bakımından riskli olduğu ilmî verilere göre tespit edilen yapıların yıkılarak yerlerine sağlıklı ve güvenli konutların yapılması sözkonusudur. 6306 sayılı Kanun’un özünde, en önemli insan hakkı olan “yaşama hakkı”nı güvence altına almak vardır. Kanun kapsamında “yaşama hakkını” temin için “mülkiyet hakkına” müdahale edilmesi gerekmekte ise de, “yaşama hakkı”nın “mülkiyet hakkı”ndan önce geldiği tartışmasızdır.
SORU: 6306 sayılı Kanun’a göre, riskli olan binanın yıktırılmasından sonra yapılacak işlemlere karar verme oranı “üçte iki (2/3)” olarak belirlenmiş olup, bu üçte iki (2/3) çoğunluğun esası nedir ve bu oran insan haklarına ve anayasaya aykırı değil midir?
CEVAP: 6306 sayılı Kanun hazırlanırken riskli olarak tespit edilen yapıların yıktırılmasından sonra arsa hâline gelen parsellerin, bütün hisse sahiplerinin oybirliği ile verilecekleri karara göre değerlendirilmesinin öngörülmesi hâlinde, bir hisse sahibinin itirazı üzerine uygulama yapılmasının mümkün olmayacağı ve böylece riskli yapıların yenilenmesinin ve bu yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerinin oluşturulmasının mümkün olamayacağı değerlendirilmiştir. Bu yüzden, riskli binanın yıkılmasından sonra arsa hâline gelen parsellerin değerlendirilmesine sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki (2/3) çoğunluğu ile karar verileceği öngörülmüştür. Üçte iki çoğunluk ile alınan karara katılmayan maliklerin arsa payları, rayiç değeri üzerinden diğer paydaşlarca veya Bakanlıkça satın alınacağından bunların mağduriyetleri söz konusu olmayacaktır. Anayasa ile güvence altına alınmış olan “yaşama hakkı”nın yine Anayasa ile güvence altına alınan “mülkiyet hakkı”ndan önce gelmesi gerektiği tartışmasız olduğundan, bu hükmün insan haklarına veya Anayasa’ya aykırılığından bahsedilmesi doğru değildir.
SORU: Dönüşüme katılmak istemeyenlerin dava açma hakkı yok mu?
CEVAP: Kanun uyarınca tesis edilen idarî işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açılabilir. Ancak, bu davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.
SORU: Hacizli dairelerin, kaçak yapıların ve sit alanlarının durumu ne olacak?
CEVAP: Yapıların hacizli olması veya kaçak yapı olması, 6306 sayılı Kanun kapsamında bu yapıların risklilik yönünden incelenmesine ve yapılacak uygulamalara engel teşkil etmemektedir. Hacizli ve kaçak binaların malikleri, ilgili mevzuat hükümleri de gözetilerek, 6306 sayılı Kanun’un getirdiği haklardan yararlanacaktır. Yine, Kanun kapsamında sit alanlarında uygulama yapılması gerekmesi hâlinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görüşü alınarak uygulama yapılabilecektir.
Detaylı bilgi için;
0850 303 0 734
ERÇEL YAPI
1990'dan bugüne ve yarınlara...